Print Al |
BİLİYORUZ AMA NEREDEN? Sezgi, düşünce süreçlerini kullanmadan bir şeyi dosdoğru bilmektir. Bir başka deyişle nasıl ve nereden bildiğinizi bilmeden bilmektir... Sezgi, düşünce süreçlerini kullanmadan bir şeyi dosdoğru bilmektir. Bir başka deyişle nasıl ve nereden bildiğinizi bilmeden bilmektir. Bazı düşünce ve inançlarınızı kanıtlayamadığınız halde emin olma durumunuz sezgidir. Sezgi, bilgi, bilgelik veya enformasyona ulaşmak için bilincimizin sahip olduğu bir beceridir, mantıktan çok farklı ancak onu tamamlayan bir beceridir. Uzun süre bilim adamları tarafından dikkate alınmayan sezgiyi psikologlar bilinçaltı çağrışımsal süreçler olarak tanımlıyor. Bu tanıma göre sezgi bir çeşit zihinsel eşleştirmedir. Hızlı ve kesin bir şekilde verilen sezgisel bir hüküm, içsel bir süreç gibi gözükmekle beraber, aslında dışarıdaki bir şeyi algılamakla başlar. Herhangi bir durumla karşılaştığı zaman beyin, hafızada depolanmış bilgileri gözden geçirerek en uygun benzerini araştırıp bulur. Bu benzerlikten yola çıkarak da ortadaki duruma uygun anlamı yükler. Karar Verme Süreçlerinde Sezgi: Korku Mu Sezgi mi Olduğunu Nereden Bilebilirim? Sezginize Güvenmeli Misiniz? Eğer sezgi gerçekten yalnızca önceki deneyim ve öğrenmelerle yeni deneyimlerin eşleşmesiyse, şüpheci bir yaklaşımla sezginin aslında çarpıtılmış bir takım düşüncelerden, korkulardan, kaygılardan veya paranoyak düşüncelerden oluştuğu da düşünülebilir. Zihnimizin yanlış bir benzetmesi de olabilir. Sezgi ve korkuyu birbirinden ayırmak kişinin kendisini, özellikle duygularını yakından tanımasıyla daha kolaylaşır. Yeni bir başlangıç yaparken veya bir değişimin eşiğinde çoğunlukla bilinmeyenin korkusunu duymak doğaldır. Bir sonraki adımın ne olduğunu bilmediğimizde korku başlar. Önemli olan, korkunun hayatınızda büyük bir "DUR" işaretine dönüşmemesidir. Mutluluk ve heyecan hissi, "bu benim için iyidir" veya "bu benim için iyi değildir" düşüncesi sezgi ile ilgilidir. Kararınız size heyecan veriyorsa, tutkunuzu canlandırıyorsa, sadece kendiniz değil diğer kişiler için de iyi sonuçlar oluşturuyorsa, kendinize has yeteneklerinizi kullanabileceğiniz imkanlar sunuyorsa, muhtemelen sezginizi kullanarak bir karar aldınız demektir. Korkunun tetiklemesiyle alınan kararlar genellikle duygusal olarak rahat ve huzurlu hissettirmez. Ruh Sağlığı ve Sezgi Bazen insanlar hayat koşullarının ve problemlerin içinden çıkamadığında kendilerini köşeye sıkışmış hisseder. Çoğunlukla geçmişle meşgul olur, tekrar tekrar yaşadıklarıyla uğraşır, yaşadıklarına bir anlam veremedikleri için kendilerini kötü hissederler. Bazıları da sürekli bilinmeyen geleceğin kendilerine ne getireceği hakkında kötü olasılıklar kurarlar. Aşırı düşünmenin her iki şekli de beynin dikkat kapasitesini daraltır, zihnin doğal akışını karıştırır, ruh sağlığını tehdit eder. Bu düşünme biçimleri günümüzde en sık yaşanan ruhsal rahatsızlıklarından olan depresyon ve anksiyetedir. İlki sürekli geçmişle, ikincisi ise gelecekle ilgilenir. Kendimiz, diğerleri ve davranışlarımız hakkındaki düşünme yeteneğimiz, önceden planlayabilme kabiliyetimiz, insan olmamızın en belirgin ve ayırıcı özelliklerindendir. Ancak yalnızca düşünce kutsal değildir. Sezgi de güvenilir bir bilme yoludur, pek çok koşulda çok değerlidir. Genellikle önemli kararlarda kişiler sezgilerini dikkate almaz. Duygu ve davranışlarını açıklamak için kulağa mantıklı gelen kriterlerden söz ederler. Bazen de tamamen dışsal sebepler nedeniyle yok sayarlar. Ancak bu kriterler kişinin asıl ihtiyacını karşılamayabilir. Araştırmalar bazen düşünmeden, kendiliğinden davrandığımızda daha sağlıklı ve kendimize uygun kararlar verdiğimizi, ancak işin içine ayrıntılı düşünme süreçleri girdiğinde kararların kötü sonuçlar verebildiğini göstermektedir. Gerçek şu ki, kararlarımızı, hislerimizi etkileyen her detay her zaman bilincimize ulaşamayabilir. Önemli olan bilmemekten korkmamayı öğrenmek ve sezgiye de güvenmek galiba.. |
Kaynak: Klinik Psikolog Selen Fehimoğlu , Link : www. psikolojimagazin.com